Lavanta ve Şarabın Anavatanına Yolculuk: Provence
Lavanta kokusunu aldığınız an, yediğiniz yemekler zeytinyağlı ise, güneş içinizi ısıtıyorsa yanılmıyorsunuz Fransa’nın tarih ve kültür noktasından birine geldiniz demektir adı Provence.
Provence gezim Marsilya’nın çok küçük olan bu havaalanında başladı. Pegasus Hava Yolları hangar gibi bir bölümde yolcuları indiriyor. THY ise normal terminale yanaşıyor. Küçük bir havaalanı olduğundan mıdır, Asyalı, Arap yolculardan mıdır havasız bir bekleme alanında güvenlik gerekçesiyle 1 saatten fazla beklenebiliyor. Havaalanı şartları göz önünde bulundurulursa çok konforlu olduğu söylenemez.
Havaalanından şehre taksiyle ulaşım ortalama 60 € civarında tutuyor. Terminal binası dışında15 dakikalık yürüyüşle Navette Bus terminaline ulaşabiliyorsunuz. Bagajınız çok fazla değilse denenebilir. Biletleri ise otobüsün yanındaki gişeden alabilirsiniz. Biz gidiş-dönüş ve 1 kullanımlık toplu taşıma bileti için 13,60€ ödedik. Otobüsle yaklaşık yarım saatte şehrin ulaşımının kalbi olan Gare St.Charles’a ulaştık. Birçok Fransız filmine mekân olan Gare St. Charles, şehrin yüksek tepelerinden biri üzerinde yer alıyor. Gardan çıkıp Boulevard d’Athenes caddesine doğru ilerlediğinizde 104 basamaklı merdivenlerden kullanırsanız 10 dakikalık bir yürüyüşle şehrin merkezi eski limana ulaşabilirsiniz. Gara geldiğimizde metroyu kullanmak için metroda bulunan bilet makinelerden 10€ ödeyerek; otobüs, metro ve tramvaylarda kullanmak üzere Carte 3 jours (3 günlük bilet ) aldık… Biletleri günlük olarak ta almanız mümkün. Marseille için çok güvenli bir şehir olmadığı konusunda bir çok hikaye anlatılsa da sıkıntılı bir durumla karşılaşmadık. Tabi ki bu ters bir durumla karşılaşmayacaksınız demek değil. Yine de tedbiri elden bırakmamakta yarar var. Tavsiye edildiği üzere şehrin eski liman kısmında otelimizi ayarladık. Genel olarak turistlerin konakladığı bölge burası.
Şehrin içinde iki ve dışında iki olmak üzere gezilecek bölgeler var. Şehrin içinde Notre Dame de la Garde kilisesi ve Le Panie bölgesi; şehrin en eski mahallesi… Şehrin dışında ise otobüsle yarım saatte ulaşabileceğiniz Cassis ve Aix en Provence. Eğer zamanınız kalırsa trenle 1 saat uzaklıktaki Arles ve Avignon’u da görmenizi tavsiye ederim. Arles’a trenle gidip oradan da otobüsle (yaklaşık bir saat) Avignon’a geçtiğimiz bir gezide ziyaret etmiştik. Trenle 15 dakika gibi bir sürede ulaşabilecekken bizim gibi otobüsü tercih ederek yol boyunca küçük Fransız köylerini ve lavanta kokan Provence topraklarını görme fırsatını bulabilirsiniz.
Kaldığımız yerden devam edelim; şehir küçük olduğu için ulaşım rahat olunca günün yarısını Prado plajında, yarısını sokaklarda keşifler yaparak, kafelerde molalar vererek ve alışveriş yaparak geçirebiliyorsunuz. Vieux Port’tan (eski liman) 60 nolu otobuse binip Notre Dame de la Garde kilisesine çıkılıyor. (Otobüse Vieux Port ‘ta Quai de Rive Neuf ve Rue Breteuil köşesinden binebilirsiniz) Ama Petite Train’e 7€ vererek bir süre deniz kenarından devam eden güzel manzaralar eşliğinde de çıkılabilirsiniz. Deniz kenarından ilerlerken Alexandre Dumas’nın romanı Monte Kristo Kontuyla romanıyla tanınan Elbe adasını da uzaktan görebilirsiniz. Tercih sizin…
Notre Dame de la Garde Kilisesi şehre hakim bir tepede kurulu. Kiliseye çıktığınızda şehir ayaklarınızın altında kalıyor. Şehrin manzarasını seyretmek ve nefis çam ağaçlarının ve lavanta kokusunu içinize çekmek şehrin manzarasına başka bir g üzellik katıyor. Kilise içerisinde Provence’in liman şehri olduğunu hatırlatan gemi ve denizcilik objeleriyle karşılaşacaksınız. Notre Dame de la Garde Kilisesinden sonra Petite Train’le Le Panier mahallesi turu alarak zamandan kazanmak mümkün. Oldukça dökük ve eski binaların yer aldığı bu sevimli dar sokakları yürüyerek şehri keşfedebilirsiniz. Bu bölgede alışveriş imkanı bulabileceğiniz bir çok dükkan var. Renkli hediyelik eşyalar ve sadece sabun satan dükkanlara uğramamazlık etmeyin. Çok şey kaçırabilirsiniz.
Cassis‘ye Castellane metro istasyonundan kalkan M8 otobüsleriyle 30-40 dakikalık bir yolculukla da ulaşılabiliyor. Vieux Port’ta ki turizm ofisinden otobüs saatlerini öğrenmekte fayda var. Dönüş vakti geldiğinde seçeneklerinizin fazla olması seçimizini artıracaktır. Biletler otobüs şoföründen alınıyor.(Gidiş-dönüş 5.40€ ) Çok fazla turist gittiği için son seferi beklememek akıllıca olabilir zira ayakta kalabi lirsiniz. Cassis’nin çarşamba ve cuma günleri kurulan çok sevimli bir pazarı var. Bu arada tüm pazarlar sabah kurulup öğlen bir gibi toparlanıyor. Hasır çantalar, sabunlar,kekik değirmenleri, sabunlar, deri takılar albenisi olan tezgahlar. Sebze-meyve, peynir, zeytin, zeytinyağları alamadan bakmakla yetindiğimiz tezgahlardı. Pazardan bahsetmişken Türkçede Frenk üzümü olarak bilinen meyvenin ismi buradan geliyor. Cassis üzümünden yapılan birçok içeceği ve şarabı bulmanız, tatmanız mümkün.
Marsilya ve Cassis arasında yer alan etkileyici kayalık; Calanque’lar için fiyordların Akdeniz versiyonu denebilir. Sahilden düzenlenen motor turlarıyla Calanque’ları yakından görmek mümkün. Limandaki büyük plajda bir deniz molası verip dinlendikten sonra limanın girişindeki dondurmacıdan Cassis lavanta dondurmasından tatmadan ayrılamadık bu sevimli kasabadan. Nobel ödülü sahibi yazar Fédéric Mistral; Cassis için şöyle demiş: “Paris’i görüp Cassis’i görmeyen bir kişi şöyle diyebilir… Hiçbir şey görmedim” Bu bile Cassis’yi görmek için yeterli bir neden olabilir. Aix en Provence’e Gare Saint Charles ‘tan Navette 50 nolu otobüsle yarım saatte ulaşılıyor. Bilet yine şöförden alınıyor (5,20€). Otobüs tren garının yanında indiriyor ve 5 dakikalık yürüyüşle Victor Hugo meydanına ulaşıyorsunuz. Cours Mirabeau caddesinde bizim gittiğimiz perşembe günü pazar kurulmuştu. Pazarda biraz dolaşıp bulvar boyunca sıralanmış restoran ve kafelerin önünden ilerledik. Caddenin ortasında, yosun kaplı çeşmelerden 34 derece sıcaklıkta çıkan kaplıca suyunu görebilirsiniz. Cezanne’ın doğduğu yer olan bu küçük şehirde müdavimi olduğu kafelerden biri olan Cafe Les deux Garçons’da (53 Cours Mirabeau 13100 Aix-en-Provence) sabah kahvesi içip yanındaki sokaktan ara sokaklardan şehrin içine dalabilirisiniz. Çok hoş butiklerin yer aldığı bu sokaklarda her şey gözümüze çok zarif ve güzel görünüyor ama indirim zamanı gelmek daha akıllıca olsa gerek. Fiyatlar biraz pahalı. Provence tarihi güzelliklerinin yanında lavanta kokuları arasında aklınızda kalacak güzel bir Akdeniz liman kenti.
Alışveriş
İnternette yaptığım araştırmalarda ismi geçen cadde ve sokaklardan; Rue Saint Ferreol, Rue Paradis, Rue de la Tour, Rue Grignan, Rue Sainte, Rue Lulli, Rue Francis Davso karış karış gezildi ama Aix en Provence’deki dükkanların çekiciliği yoktu… Bohem zevklerin peşinde olanlar için önerilen Cours Julien civarında dolaştık ama grafitiler dışında hiç birşey ilgimizi çekmedi, dükkanların salaşlığı ve kötü kokuyor olması alışveriş hevesimizi köreltti diyebilirim. Sadece metro durağının yanındaki oyuncakçı ilgimizi çekti.
Place aux Huiles‘deki Art Aire içinde değişik tasarımlar görmek mümkün. Akşam geç saatlere kadar bu açık pazarda keyifle alışveriş yapılabilir. Les Minots de Marseille22 Place aux Huiles 13001 Marseille (oyuncakçı) Les Olivades, hem Aix en Provence de hem de Cassis’de Provence desenlerinde her türlü ev tekstil ürünleri satan bir mağaza. (www.lesolivades.fr)
Cumartesi günü turizm ofisi yakınında kurulan küçük pazarın dışında, Pazar günü limanda deniz kenarında kurulan pazarı gezmek çok keyifliydi. Lavantalar, lavantalı şekerler, lavanta balı, el işlemesi lavanta keseleri, sabunlar benim içlerinden alıp getirebildiklerim. Ama her türlü hediyelik eşyayı bu pazarda bulabilirsiniz. Fransa’nın küçük büyük her şehrinde hemen hemen her mahallede bir gün pazar kuruluyor ve sunumları o kadar güzel ki seyrine doyum olmuyor.
Yemek için deniz mahsülü ve Provence tatlarını deneyebileceğiniz pek çok lokanta var. Limanda sıralanan restoranlar dışında Place aux Huiles’de ve ona çıkan sokaklardaki restoranlardan seçiminizi yapabilirsiniz.
Gidecekler için şimdiden iyi yolculuklar.