Yaşayan Tarih: Haydarpaşa Garı
Vapurların Selam Durduğu, Yeşilçam’ın Simgesi, Yaşayan Tarih: Haydarpaşa Garı
Yüz yılı aşkın bir süredir nice kavuşmalara, ayrılıklara ve sinema filmlerine ev sahipliği yapan Türkiye’nin en büyük garı Haydarpaşa…
Bu yazımızda, İstanbul’u görmeyenlerin bile filmlerden ve fotoğraf karelerinden aşina olduğu Haydarpaşa Garı’nı kaleme alıyoruz.
Şimdilerde kederli bir yalnızlığa bürünmüş olsa da heybetli mimarisiyle görenleri hala kendisine hayran bırakan Haydarpaşa Garı’nın tarihinden kısaca bahsetmek gerekirse: İlk Haydarpaşa Gar binasının temeli ilk olarak 11 Mart 1872 günü atılmıştır. Haydarpaşa Köprüsünün son ayağının bulunduğu yerde bu günkü gar binası ile mukayese bile edilemeyecek derecede gösterişsiz bir istasyon binası olarak yapılan gar 22 Eylül 1872 tarihinde hizmete açılmıştır. O dönemde Kadıköy yakasında ulaşım aracı olarak sadece atlı arabalar vardı. Bu nedenle halk Haydarpaşa’dan çalışmaya başlayan trenlere büyük ilgi gösterdi. Ancak eski ve küçük istasyon binası gün geçtikçe artan ihtiyacı karşılayamaz hale geldiğinden yerine bir yenisinin yapılması kararlaştırılmıştı. Bu yeni garın en önemli özelliği denizin üstüne yapılacak olmasıydı. Bu bir “yalı gar” olacaktı. Yeni görkemli garın yapımına ise devrin Osmanlı padişahı II. Abdülhamit döneminde, 30 Mayıs 1906 tarihinde başlanmıştır. 19 Ağustos 1908 tarihinde ise tamamlanarak hizmete girmiştir. Gar, ismini semtede adı verilen III. Selim’in paşalarından Haydar Paşa’dan almaktadır. Mimarisindeki barok esintilerinden de anlaşıldığı üzere binanın inşaatını, Anadolu Bağdat adı altında bir Alman şirketi gerçekleştirmiştir. Yeni inşa edilecek garın bir mimari proje yarışma sonucu belirlenmesine karar verilmiştir. Yarışmayı Philipp Holzmann &Co. Şirketine mensup Otto Ritter ve Helmut Cuno kazanmışlardır. Neoklasik Alman mimarisi izlerini taşıyan bu garın projesi İki Alman mimar Otto Ritter ve Helmuth Cuno tarafından hazırlanmıştır. Yapımında Türk ustalar ile birlikte Alman ustalar ve İtalyan taş ustaları birlikte çalışmıştır. Garın yapımı için, Et ve Balık Kurumu’nun yanından, Haydar Baba Türbesi’nin önüne kadar olan geniş alan toprak ile doldurulmuştur. Neorönesans etkili gar binasının yapımına oldukça özenilmiştir. Döşemeleri pembe granitten, taşıyıcı ve bölücü duvarlar ise tuğladan yapılmıştır. Kullanılan taşlar ise Osmaneli, Hereke ve Vezirhan’dan getirilmiştir.
Felaketler Haydarpaşa Garı’nın peşini bırakmıyor!.
Tarihi garın acı hikayesi günümüzde yaşanan yangından ibaret değil aslında. Gar, Birinci Dünya Savaşı’nda cephanelik olarak kullanıldı. Bu savaş döneminde, 1917’de çıkan bir yangın sonucu gar ilk hasarını yaşadı. Bu hasar ne ilk ne de son olacaktı… İkinci yaşadığı hasarı ise 1979 yılında Haydarpaşa’nın açıklarında Independenta adlı bir tankerin gemi ile çarpışması sonucu meydana gelen patlamadan dolayı aldı. Deniz kazasında yara alan Haydarpaşa’nın talihsizliği son olarak hepimizin de bildiği 28 Kasım 2010 tarihindeki yangındı. Bu yangın Haydarpaşa garına ağır bir hasar verdi. Alevler arasında kalarak çatısı çöktü, dördüncü katı kullanılmaz hale geldi.
Yeşilçam filmlerinin vazgeçilmez platosuydu..
İstanbul denilince akla ilk gelen yapılardan olan bu tarihi gar, bir dönemin filmlerinde ve edebiyatında ayrılık ve kavuşma sahnelerinin değişmez dekoruydu. Haydarpaşa Garı dünden bugüne pek çok sinema ve reklam filminin, belgesellerin hatta video kliplerin vazgeçilmez mekanıydı.
Yeşilçam filmlerinde akıllara kazınan tahta bir bavulla İstanbul’a gelinip şaşkın şaşkın etrafa bakıldığı o kareler bu tarihi garda çekilmiştir. Haydarpaşa Garı, neredeyse tüm Yeşilçam filmlerinde Anadolu’dan gelen ailelerin İstanbul’a ilk ayak basma sahnelerinin gerçekleştiği bir mekan olarak karşımıza çıkmaktaydı. Haydarpaşa Garı’nın o meşhur denize açılan merdivenlerinde dilimize pelesenk olmuş “Geldim İstanbul”, “Yeneceğim seni İstanbul”, “Kaderde seni görmekte varmış İstanbul”, “Ey koca İstanbul”, “Elveda İstanbul” gibi replikler kim bilir kaç defa kaç ünlü oyuncumuz tarafından tekrarlandı?
Bir zamanlar hüzünlü vedalara, hasret kokan kavuşmalara tanık olan bu garın gerçek hikayelerine filmlerde kayıtsız kalmamış ve fazlasıyla esinlenmiştir. Haydarpaşa Garı’yla süslenen filmlerden bazıları ise şunlardı:
‘SİHİRLİ DEFİNE’ (1950)
‘SEVMEK SENİ’ (1964)
‘GURBET KUŞLARI’ (1965)
‘BOĞAZİÇİ ŞARKISI’ (1966)
‘DEMİRYOL’ (1979)
‘YALANCI’ (1993)
‘AVRENOS’UN MÜŞTERİLERİ’ (1995)
‘CUMHURİYET’ (1998)
‘Ezel’, ‘Behzat Ç.’, ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’, ‘Hanımın Çiftliği’, ‘Yaprak Dökümü’ ve ‘Leyla ile Mecnun’ gibi reyting rekorları kıran dizilerinde bazı sahneleri garda çekildi.
Ayrıca ‘Chanel’ filminde efsane modacıyı canlandıran Audrey Tatou’nun bulunduğu Chanel 5 parfümünün reklam filminin final sahnesindeki Haydarpaşa Garı’nda çekildi.
Nazım Hikmet’in ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’ şiirinde de gar, şu satırlarla yer aldı:
Haydarpaşa garında
1941 baharında saat on beş.
Merdivenlerin üstünde güneş yorgunluk ve telâş
Bir adam merdivenlerde duruyor bir şeyler düşünerek.
Zayıf.
Korkak.
Gözünüze bir filmde, bir şiirde, hatıralarınızda ya da bir vapur yolculuğunuzda her daim ilişen bu yalı garının her ne kadar bugün tren düdükleri susmuş, rayları öksüz kalmış olsa da; tarihiyle, hasar görmüş olsa da heybetli mimarisiyle bugün bizi hala aynı heyecanla büyülüyor. Haydarpaşa Garı’na dair yazımızı keyifle okumuş olmanızı dileriz.