Boğa’nın Seyahatnamesi: Kadıköy Boğa Heykeli
Pek çok değerli yapıta ve tarihi esere sahip olan ülkemizde, tarihe direnen ve şehrin simgeleri haline gelen heykeller bulunmaktadır. Bunlardan birisi de Kadıköy Altıyol’da bulunan Boğa Heykeli’dir.
Metropolün en kalabalık yerlerinden biri olan Kadıköy’de; buluşmalarımıza tanık olan, adres tariflerimize yerleşen Boğa Heykeli hakkında pek çok şehir efsaneleri üretilmiştir. Boğa Heykelinin, estetik açısından güzelliği hariç bilinmeyen tarihiyle de dikkat çekmektedir.
Kadıköy söz konusu olduğunda, akla gelenler listesinde ilk sıralardadır Boğa Heykeli… Heykel; buluşma mekanıdır, sanatsal performansların sergilendiği noktadır, protestolara da ev sahipliği yapmıştır. Yanı sıra İstanbul ziyaretçilerinin hatıra fotoğraflarında da bolca yer almaktadır.
Peki bu kadar göz önünde, bu kadar bilinen heykelin tarihçesi hakkında biz ne kadar bilgi sahibiyiz? Sizler için bu yazımızda heykelin hikayesini kaleme aldık.
Buluşma mekanı, protesto ya da sanat objesi olarak kullanılan Boğa Heykelinin ilginç öyküsü…
Boğanın Öyküsü
Boğa’nın hikayesi, heykelin sağ ön tarafındaki Isidore Bonheur imzasından ve sol arka tarafındaki Paris 1864 yazısından başlıyor. Pierre Louis Rouillard’ın yönettiği bir sanat atölyesine kabul edilen ve birçok eserini bu atölyede ortaya koyan Bonheur’un “Boğa” da dâhil olmak üzere birçok eseri 1855’ten itibaren ölene dek, Sultan Abdülaziz’in 1867’de ziyaret ettiği l’Exposition Universelle’de (Beynelmilel Fuar) sergilenmiştir. Abdülaziz, fuarda Beylerbeyi ve Çırağan Sarayı’nın bahçeleri için Rouillard’ın ekibine içinde Boğa’nın da bulunduğu 24 hayvan figürü heykeli sipariş verir. Heykelin kabul görmediği Osmanlı’da Abdülaziz’in verdiği bu sipariş, heykel tarihimiz açısından bir ilktir. Sultan Abdülaziz’in av merakı ve vahşi hayvanlara duyduğu hayranlık meşhurdur. Padişahın bu dekoratif heykel siparişi, belki bu merakıyla açıklanabilir. Çırağan ve Beylerbeyi sarayında birer Aslanhane inşa ettirdiği de bilinir.
Heykel, 1865’te İstanbul’a getirilince ilk olarak Beylerbeyi Sarayı’nın bahçesine koyulur. Oradan Yıldız Sarayı’nın bahçesine götürülür. Oradan da Bilezikçi Çiftliği’ne. Sonrasında Gazi Ahmet Muhtar Paşa köşkünün bahçesinde biraz kalır ve Mermer Köşk’ün bahçesine koyulur. Bir süre burada kaldıktan sonra kamusal alanda ilk görüldüğü yer olan Harbiye’deki Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nin Taksim’e bakan cephesi önüne koyulur. Bir süre de burada kalır ve daha sonra Kadıköy Belediye Başkanlığı’nın önüne taşınır. Daha sonra heykel Belediye Başkanlık binasının yanı başındaki Etibank binasının önüne kaydırılır. 1987 yılında ise şu an bulunduğu Kadıköy Altıyol’a taşınır. Ve böylece göçebeliği son bulur.
Sipariş edilen diğer heykellerin hikayelerine de kısaca değinmek gerekirse; geyik Heykeli uzun yıllar Elmadağ’daki Divan Oteli’nin önünde yer alır, at heykeli ise Sabancı ailesi’ne ait Atlı köşkün üst girişine yerleştirilir. Aslan heykeli ise 1950 yılına kadar Taksim Gezi Parkı’nda sonrasında ise İstanbul Belediye’sinin önünde boy gösterir. Boğanın kardeşi Böğüren Boğa heykeli ise, Beylerbeyi Sarayı büyük havuz başında yer almaktadır.
Boğa ile ilgili ilginç bir o kadar da dramatik bir hikaye daha var:
Fransa ve Almanya arasında paylaşılamayan bölge Alsas Loren için; 1860’lı yıllarda Fransızların gücünü simgelemek adına yapılmış heykeldir. Ancak bu durum 1870 Sedan Muharebesi’yle değişir. Bölge ve ‘Fransızların gücü’ olan heykele Almanya’ya sahip olur. Alman İmparatoru II. Wilhelm dostluklarından dolayı, 1917’de İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne, İttihat ve Terakki Cemiyeti de Enver Paşa’ya boğa heykelini hediye eder. Heykel Enver Paşa’nın sarayının bahçesine konulur.
I. Dünya Savaşı sonunda Enver Paşa yurtdışına gider ve heykel o sarayın bahçesinde unutulur. 50 yıl kadar sonra Hilton Oteli’nin bahçesine taşınır. Ardından Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nın önüne, sonra da Taksim Gezi Parkı’na götürülen heykelin İstanbul’un Anadolu Yakası seyahati 1970’li yıllarda başlar. Kadıköy’deki ilk durağı tabii Altıyol değildir; 20 yıl kadar bir süre Kadıköy Belediyesi önünde kalır. 1990’lı yıllarda şimdiki yerine taşınır.
Isidore Jules Bonheur
Boğa’nın heykeltıraşı olan Isidore Jules Bonheur 1827 yılında ressam bir babanın ve müzisyen bir annenin çocuğu olarak Bordeux’da dünyaya gelir. Pierre Louis Rouillard’ın yönettiği bir sanat atölyesine kabul edilen ve birçok eserini bu atölyede ortaya koyan Bonheur’un “Boğa” da dâhil olmak üzere birçok eseri 1855 yılından ölene dek, Sultan Abdülaziz’in 1867’de ziyaret ettiği l’Exposition Universelle’de (Beynelmilel Fuar) sergilendi.